Birçok sektörde şirketler tedarik zincirlerini hızlı bir şekilde dönüştürüyor.

Tedarik zincirinin küreselleşmesinin ve otomasyonunun temel hedefleri büyük oranda operasyonlarla ilgili ve mali fayda sağlamayı amaçlıyor. Öte yandan birçok şirket, faaliyet yürüttükleri ülkelerde KDV gibi dolaylı vergilerin tedarik zincirleri üzerindeki etkisini küçümsüyor.

Şirketler, işlerinde riskleri ve aksamaları en aza indirmek için tedarik zinciri stratejisinin bir parçası olarak KDV uyumunun etkisini proaktif bir küresel yaklaşımla en baştan değerlendirmelidir.

Şirketler KDV’nin etkisini en çok nakit akışında hisseder, zira faaliyet yürüttükleri her ülkede KDV makbuzlarını almak ve bunları vergi dairelerine göndermek zorundadırlar.

KDV yükümlülüklerinin peşin ödenmesi

Şirketler, fatura tutarına karşılık olarak satış veya makbuzlardan ödeme tahsil etmiş olsunlar veya olmasınlar, KDV yükümlülüklerini peşinen ödemek zorundadır. Bazı durumlarda hükümetler gerçek zamanlı ödeme veya taksitli ödeme yöntemlerine geçmektedir; bu modellerde vergi dairesinin alacaklı olduğu tutarlar doğrudan hükümetin hesabına giderken kalan tutar tedarikçiye aktarılmaktadır.

KDV nihayetinde geri alınsa da bu süreç bazı şirketleri çıkmaza sokabilmektedir zira şirketler KDV ödemelerini yapmak için işletme sermayesini yeniden yönlendirmek veya kısa vadede çıkan nakit akışını telafi etmek için farklı bir gelir kaynağı bulmak zorunda kalmaktadır. Bu özellikle İtalya gibi kapsamlı KDV düzenlemeleri olan ülkelerde geçerlidir; bu sistemlerde vergi dairelerinin şirketlere vergi iadelerini ödemesi iki yıla yakın sürebilmekte ve bu süreç boyunca nakit akışı engellenmektedir.

KDV uyumunun nakit akışı üzerindeki etkisi nedir?

Şirketler sorun yaşamamak için KDV kesintilerini destekleyecek doğru, denetlenebilir kayıtlar tutmalıdır, aksi halde net nötr maliyet olacak bir kalemin harici bir gidere dönüşmesi riskiyle karşı karşıya kalabilirler. Ayrıca şirketler, hükümetin alacaklı olduğu vergi tutarlarının farklı işlemlerde kullanılmaması ve hükümete giden ve hükümetten gelen nakit akışının daha görünür olması için vergi daireleriyle yapılan işlemlerin takibini ayrı bir banka hesabından yapmayı düşünebilirler.

Uyumsuzluğun sonuçları

Avrupa’da faaliyet yürüten işletmeler için KDV konusunda uyumsuzlukların ve hataların maliyeti tedarik zincirleri üzerinde ciddi bir bedel yaratabilir.

Bu sonuçlar arasında aşağıdakiler yer alabilir:

Tüm bu riskler, tedarikçi ilişkilerini ve tedarik zincirinin istikrarını tehlikeye atmaktadır. Bu nedenle KDV, tedarik zinciri planlamasında kritik bir faktör olmalıdır.

Kesin KDV sistemi

Avrupa Birliği (AB), birlik içindeki teslimatların artık iki işlem olarak değil (sevkiyat ve teslim alma) tek işlem olarak değerlendirileceği bir varış yeri ilkesine doğru ilerlemeyi planlıyor. AB çapındaki bu teslimat sisteminde KDV, varış yeri olan Üye Devlette ödenecek ve tüm Üye Devletleri içeren tek bir KDV iadesi üzerinde bildirilecek.

Böylelikle muafiyeti kanıtlama ihtiyacı ortadan kalkacak ve vergi bildirimi basitleşecek. Bu planın yürürlüğe giriş tarihi ve diğer detayları henüz bilinmiyor. Şüphesiz, karşılanması gereken koşullar olacaktır.

 

Harekete Geçin

Tedarik zincirinizin KDV’den nasıl etkilendiği ve düzenlemelerde yapılan son değişiklikler hakkında daha fazla bilgi edinmek için İngilizce olarak hazırlanmış e-kitabımızı indirin: Protecting Global Supply Chains: The VAT Effect in Europe and Beyond.

Dünyada 170’ten fazla ülke KDV sistemini uyguluyor. Körfez ülkeleri de yakın zamanda bu sistemi uygulayan ülkeler arasına katıldı. Ekonomik kaynaklarını çeşitlendirmeye çalışan Körfez ülkeleri, son on yılı kamu hizmetlerini finanse etmek için diğer yöntemleri araştırarak geçirdi.

Sonuç olarak 2016 yılında, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Kuveyt, Katar ve Umman’dan oluşan KİK (Körfez İşbirliği Konseyi), bundan böyle %5 oranında KDV uygulamak üzere Ortak KDV Anlaşması’nı imzaladı.

Birinci adım: KİK ülkelerinde KDV sisteminin uygulanması

KDV anlaşmasının imzalanmasının ardından Suudi Arabistan ve BAE 2018’de KDV’yi yürürlüğe soktu. Bahreyn de 2019 yılında KDV rejimine geçti. Son olarak Umman Nisan 2021’de %5 oranında KDV uygulamaya başladı ve Katar ve Kuveyt’in de KDV yasasını yürürlüğe sokması bekleniyor.

İkinci adım: KDV’nin dijitalleştirilmesi

Suudi Arabistan KDV uygulamasını başlattıktan ve KDV oranını %5’ten %15’e çıkardıktan sonra, yeni bir adım atarak KDV düzenlemelerine uyumu sağlamak için denetim mekanizmalarını dijitalleştirdi.

Aralık 2020’de yürürlüğe giren E-fatura Düzenlemesi ülkede ikamet eden ve vergi yükümlülüğü olan herkesin faturaları elektronik olarak oluşturmasını ve saklamasını zorunlu hale getiriyor. Bu zorunluluk 4 Aralık 2021’den itibaren başlayacak.

Suudi Arabistan, 2018’de KDV uygulamasını ilk kez başlatmasından bu yana ciddi bir ilerleme kaydetti. Ülkedeki E-Fatura Düzenlemesinin sadece işletmelerde dijitalleşme ve otomasyonu teşvik etmekle kalmayacağı, aynı zamanda KDV denetiminin daha verimli hale getirilmesini ve vergi dairelerinin daha iyi makro-ekonomik veriler toplamasını sağlayacağı öngörülüyor. Bu durumun yakın zamanda diğer KİK üyesi ülkelerde de gözlemlenebileceği tahmin ediliyor.

Hükümet süreçlerinin dijitalleştirilmesi ve KDV uygulamasının takvimine bakıldığında, BAE’nin de büyük ihtimalle benzer bir e-fatura uygulamasını benimsemesi bekleniyor. E-faturayı zorunlu hale getirmeye yönelik mevcut bir planı olmasa da, BAE genel anlamda dijitalleşme konusunda cesur planlarını açıkladı bile. BAE hükümetinin internet sitesine göre, “2021 yılında, Dubai Akıllı hükümeti kağıt kullanımını tamamen bırakacak. Bu sayede her yıl hükümetin işlemleri için kullanılan 1 milyar kağıt artık kullanılmayacak. Böylelikle zaman ve kaynak tasarrufu sağlanırken çevre de korunacak.”

KDV sisteminin benimsenmesinin ardından uygulanan ikinci reform genellikle KDV’nin dijitalleştirilmesinin yaygın hale getirilmesidir. Bahreyn ve Umman’da halihazırda KDV sistemi bulunduğundan, bu ülkelerde gelecek birkaç yıl içinde zorunlu e-fatura uygulamasının başlatılması şaşırtıcı olmayacaktır. Katar ve Kuveyt’te ise e-fatura uygulaması, KDV uygulamasının başarısına bağlı olacaktır, bu nedenle bu ülkelerde KDV’nin dijitalleşmesine yönelik yolculuğun ne zaman başlayacağını tahmin etmek pek kolay değil ancak böyle bir süreç bir noktada mutlaka başlatılacaktır.

KİK ülkelerinde KDV sisteminin uygulanması için sonraki adım

Körfez ülkeleri, e-fatura sistemini uygulamaya başladıktan sonra KDV iadesi gibi KDV ile ilgili diğer süreçleri de dijitalleştirebilir. Ülkelerin izlediği diğer bir trend, e-fatura sistemleri üzerinden toplanan verilerle KDV iade listelerinin önceden doldurulmasıdır.

Dijitalleşmenin biçimi ve formu ne olursa olsun, KDV sistemi ve bu sistemin uygulanması konusunda birçok bileşen söz konusu olacaktır. Bölgede faaliyet yürüten şirketler, gereksiz yere ceza yememek ve itibarlarıyla ilgili uyumsuzluktan doğabilecek risklerden kaçınmak için KDV uyum süreçlerin yatırım yapmaya hazırlıklı olmalıdır.

Harekete Geçin

Verginin geleceğine yönelik detaylı bilgi almak için İngilizce olarak hazırlanan Trends: Continuous Global VAT Compliance dökümanını indirebilir, haberleri ve son gelişmeleri takip etmek için bizi LinkedIn ve Twitter üzerinden takip edebilirsiniz.

Küresel bazda tüm kamu gelirlerinin %15 ila %40’ını KDV oluşturmaktadır. Küresel KDV açığının – yani hatalar ve dolandırıcılık nedeniyle kaybedilen KDV gelirinin – yarım trilyon Euro’ya ulaşmış olabileceğini tahmin ediyoruz. Bu tutar Norveç, Avusturya ve Nijerya gibi ülkelerin GSYİH’sine yakın seviyede ve bu KDV açığı birçok ülkenin ekonomisini önemli ölçüde etkileyecek kadar büyük. Bu nedenle, vergi otoriteleri küresel bazda artan gelir kaybını engellemek için adımlar atıyor.

Yakın zamana kadar, KDV’ye ilişkin gereklilikler geleneksel olarak geniş kapsamlı üç kategori üzerinden takip ediliyordu.

1. Fatura ve saklama gereklilikleri

Daha detaylı olarak bakıldığında ticari işlemlerin işlenmesi sırasında geçerli olan gereksinimler aşağıdaki konulara ilişkin alt kırılımlara ayrılıyor:

2. Periyodik raporlama gereklilikleri

Bu gereklilikler, ticari işlemlere ilişkin özet veya toplu şekildeki bilginin veya her bir faturaya ait tüm bilginin yer aldığı ait raporlardır. Tarihsel olarak bakıldığında bu tür raporlama gereksinimleri genellikle aylıktı, daha az yaygın olan bazı raporlar ise üç aylık veya yıllıktı.

3. Denetimsel gereklilikler

Bu gereklilikler, faturalar ile diğer kayıt ve defterlerin genellikle yedi ila on yıl olan zorunlu saklama süresi boyunca bir vergi dairesinin, raporlara ait yazışmalarını değerlendirmek için bu tür kayıtlara erişim talep etmesi halinde ortaya çıkar.

Sürekli işlem denetimlerine (CTC’ler) doğru artan trend

Yukarıda bahsedilen gereklilik türleri ve bunların hem ticari hem de vergi otoriteleri açısından görece önemi, son yıllarda önemli ölçüde değişti. Genel trendin çeşitli Sürekli İşlem Denetimleri (CTC’ler) şeklinde olduğu olduğu çok açıktır.

“Denetim modeli” olarak bilinen bu oldukça farklı uygulama biçimi, 15 yıldan fazla bir süre önce Latin Amerika’da başladı. Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomiler de on yıl sonra bunu takip etti. Latin Amerika’daki birçok ülke artık, KDV uygulaması için gereken verilerin büyük bir kısmının faturalara dayandığı ve diğer önemli verilerin doğrudan işlem sırasında toplandığı (ve genellikle önceden onaylandığı) istikrarlı CTC sistemlerine sahip.

Avrupa ve diğer ülkeler doğrudan, KDV kanununa ilişkin uygulama modelinin temellerini değiştirmeden, orijinal KDV faturalarının elektronik hale getirilebileceği bir aşamaya geçti. Sürecin yeniden yapılandırılmadığı bu gönüllü e-fatura aşaması genellikle “sonradan denetlenen” (post-audit) e-fatura olarak biliniyor. Sonradan denetlenen (post audit) bir sistemde, büyük ölçüde vergi mükellefi tarafından iletilen periyodik raporlara dayanan faturalama sürecinde vergi dairesinin herhangi bir operasyonel rolü yoktur. Sonradan denetim sisteminde, düzenlenme zamanından zorunlu saklama süresinin sonuna kadar e-faturaların bütünlüğünü ve doğruluğunun kanıtlanabilmesi ticari ortaklar için oldukça önemlidir.

Çoğunlukla halihazırda CTC sistemini uygulayan ülkelerde gelir tahsilatında yaşanan şaşırtıcı gelişmeler ve ekonomik şeffaflık nedeniyle, Avrupa, Asya ve Afrika’daki ülkeler de benzer programları benimsemeye başladılar. Birçok başka ülkede CTC’lerin bu şekilde hızlı benimsenmesi, erken benimseyen ülkelerdeki hızlı geçişe ilişkin aynı yolu izlemiyor. Aslında bu trend tüm dünyaya yayıldıkça, günümüzde çok uluslu şirketlerin karşılaştığı karmaşıklığa ve zorluklara katkıda bulunan birçok farklı modelin ortaya çıkacağı gittikçe daha da açık bir şekilde görülüyor.

Harekete Geçin

KDV mevzuatına kapsamlı bir bakış için Trend Rehberini İndirin