Algoritma, bilişim kavramının hayatımıza girmesiyle gündeme gelmiş, bilişim jargonunun en önemli sözcüklerinden biridir. Bilgisayarlar aracılığı ile çözmek istediğimiz bir problemi elektronik makinaların anlayabileceği bir şekilde net ve basit komutlar halinde sıralama metodolojisine denir. Esasında algoritma kavramı hayatımızın her anında karşılaştığımız problemleri çözmek için kullandığımız yöntemlerde yaptığımız işlerin sıralanmasıdır. Bu yöntemi bir çok psikiyatrik (bilinçsel davranışçı terapi – cognitive behavioral therapy) alanlar dahil hemen tüm alanlarda , üretimde, servis sektöründe, eğitimde her yerde kullanıyoruz, sadece belki farkında değiliz. Bir küçük köpeği eğitmek için de ödül ile bağlantılı bazı basit ama net görsel ve sözel adımlar gereklidir, bir bilgisayara bir işlem yaptırmak için de bir dizi komut gereklidir, aralarında çok fazla bir fark yok. Algoritmik düşünme tarzı yada sistematiği de çözmek istenilen bir problemin net basit ve küçük adımlar halinde nasıl yapılacağının belirlenmesi ve sıralanması olarak tanımlanabilir. Görüldüğü gibi bir problemi çözmek için birden fazla yöntem yani algoritma olabilir, bazıları diğerlerinden daha iyi, zararsız veya verimli olabilir. Sonuçlar aynı bile olsa fark da burada oluşuyor zaten. Bu yüzden de patente konu olan şeyler algoritmalardır, bilgisayar programları değil. En basit anlatımla bir yön tarifi güzel bir algoritma örneğidir, navigasyon sistemi belli bir yerden gitmek istediğimiz diğer yere nasıl gideceğimizi en net ve basit şekilde bir dizi komut halinde ve bazen de biraz sert bir şekilde gösterir, bize sadece o komutları yerine getirmek düşer. İkinci kere de aynı yere gitmek istediğimizde yine aynı komutlar serisini yani aynı algoritmayı kullanabiliriz, buna da öğrenme diyoruz. Tabii bazen algoritmayı yani problem çözümünü başkasına gerek kalmadan kendi beynimizi kullanarak da bulabiliriz, buna da zeka diyoruz. Bu iki özellikten en az birine sahip değilsek çok fazla sorumluluk almaktan imtina etmeliyiz, ama ne yazık ki böyle insanlar bunların farkında bile olamıyorlar, esas sorun da bu oluyor.
Algoritmik düşüncenin belli başlı faydalarını da şöyle sıralayabiliriz: Öncelikle karmaşık bir problemi çok daha basit parçalara bölerek hem daha iyi ve kolay anlaşılmasını hem de daha kolay çözülmesini sağlar. Bunu yaparken de her zaman ana sorun öncelikli olacağından detaylar ile vakit kaybetmeyi önler. Problem çözümüne bu şekilde yaklaşmak ve çözümü kolaylaştırmak insanlara da zor ve karmaşık problemlerin çözümüne karşı belli ölçüde kendine güven kazandıracak, problem çözebilme yeteneklerini arttıracak, her değişik durum için de yeni bir değerlendirme olacağından problem çözümünde hata oranı önemli bir şekilde düşecektir. Algoritmik düşünce yaklaşımı üstüne geliştirilmiş eğitim disiplini kısaca STEM (science, technology, engineering, Mathematics – bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) olarak adlandırılıyor ve birçok ülkede eğitim sisteminin temelini oluşturuyor.
Algoritmik düşünce, bilgisayar programlama biliminin temelidir, her şey bununla başlar. Biz bu konuda gençlerimizi ne kadar erken ve iyi yetiştirirsek yazılıma verdiğimizi düşündüğümüz önemi de ete kemiğe büründürmüş oluruz. Yani yazılımın önemi konusunda bunca yıldır yapılan çalışmalar sonucu artık siyasi karar verici düzeydeki insanların düşünceleri netleşmiş ve ikna olmuş görünüyorlar. Şimdi yazılımdan gerçek fayda elde etmek için artık bazı temel adımların atılması gerekli. Bu adımlardan belki de ilki, ilköğretimin ikinci kısmından itibaren algoritmik düşünceyi anlatacak ve yerleştirecek, deneylere dayalı uygulamalı derslerin müfredata alınmasıdır. Bu adım en kısa zamanda atılmalıdır, atılmaz ise yazılımın katma değerinin ne kadar yüksek olduğunu anlatan tüm süslü büyük sözlerin pek bir anlamı olmayacak, söylenen her şey havada kalacaktır. Artık herkes laf değil eylem bekliyor, ve bu eylem dizisinin yani “makro algoritmanın” ilk basamağı da ilköğretim eğitiminde geleceğe yönelik çağdaş derslerin daha ciddiye alınması ve seçmeli kıvamından mecburi statüsüne geçirilmesidir. İlköğretim müfredatı fen bilgisi, matematik ağırlıklı olarak öğrencilerin bilgi ve becerilerini, karşılaştıkları problemleri yaratıcı çözümlerle çözmek için en aktif şekilde kullanabilecek uygulamalarla geliştirebilecek şekilde düzenlenmelidir. Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan Eğitim Kalitesi 2018 isimli rapora göre Türkiye, 137 ülke arasında 99’uncu sırada yer alıyor. Listede ilk sıralarda İsviçre, Singapur, Finlandiya gibi ülkeler eğitim sistemlerini, çok öncelerden revize edip çağdaş seviyelere çekmişlerdir. Bizim de ezbere dayalı eğitim sistemimizden artık vaz geçip yarınlarımızı teslim edeceğimiz genç dimağları daha eleştirel, sorgulayan, çözüme odaklı düşünme yetilerini geliştirmelerini sağlayan bir eğitim sistemi ile eğitmemiz gerekir. Yazılım dünyasında da başarılı olmanın birinci adımı, eğitim sistemimizde yapacağımız yapısal reformların en önemlisi budur.